bugün

entry'ler (1060)

game of thrones

"victory is like a sweet nectar." bu sözü total war serisini oynayanlar iyi bilirler. evet savaş kötü, acımasız. kahraman da olsanız olmadık anda ezilerek ölme tehlikesi de atlatabilirsiniz. lakin zafer bütün bunları siler atar. kayıplarımız oldu. rickon'a wun wun'a ve nice bahadır kuzeyliye elveda dedik ama stark sancağı o duvarda tekrar dalgalanıyor. önemli olan artık bu.

savaş konseyi aceleye getirilmiş. gerçi o kadar az kuvvetle pek de taktiksel esnekliğiniz yok ama siper kazılarak süvari hücumu tehlikesini atlatmaları güzel detaydı. malum stannis'in buna fırsatı olamamıştı. davos ve tormund'un eğlenceli muhabbeti gülümsetti. davos'u kınadım o içki teklifi reddedilmez. jon'un melisandre ile diyaloğu da iyiydi. jon rhllor'un seçilmişi. melisandre'nin bu sefer yanıldığını sanmıyorum. o kadar ok yağmuru altında süvari hücumu sırasında sadece beceri ile hayatta kalınmaz. sansa'nın vadi'nin gelişini söylememesi için bir şey diyemem belki söylemiştir. çünkü iki ordu birleşseydi ramsay kaleden dışarı çıkmazdı ve kuşatma uzun sürebilirdi.

"kocası ölen kadın yeniden evlenebilir, ilk çocuğu ölmüşse başka çocuklar edinebilir ama anam babam gömülmüşse bana ikinci bir kardeşi kim verebilir?" böyle diyor antigone bir diğer kardeşi ismene'ye. strateji taktik o anda sadece laftır ve laflar da rüzgardır. rickon'u o halde gören jon'un fevri bir hareketle ileri atılması insanın doğasına uygun bir durumdur. bu içgüdüye her yiğit karşı koyamaz. dolayısıyla jon'u eleştiremem bu konuda. biz kendisini bu yüzden sevdik.

kardeşi öldükten sonra ok yağmuru sebebiyle atıyla ileri atılıyor ve saldırıya açık hale geliyor. yardıma gelen stark süvarileriyle düşmanın çarpışması güzel yansıtılmış. savaş alanlarının kralı genelde piyade olsa da sayıca az olan ya da tek olan bir piyadenin o hengamede nasıl çaresiz olduğu da harika gösterilmiş. kaldı ki jon en iyisi olmasa da üst düzey bir savaşçı şans yardımıyla da o kaostan kurtuldu. ardından özgür halk savaşa dahil oldu. buna ramsay'in cevabı ise kalkanlı askerleri ileri yollayıp orduyu örs ve çekiç arasına almak oldu. yalnız o sırada bir kişi de bağırmadı ya geri çekilin diye. adamlar açık açık sarmaya başlamışlar sadece izlediler. ardından hatlar daraltıldı ve tormund çıkış bulmak için hareket edince izdiham oluştu. bu sırada jon ile beraber hepimizin nefesi kesildi. savaşın nasıl acımasız olduğunu orada iliklerimize kadar hissettik. tabi jon da yaşama güdüsünü orada tekrar kazandı ve gerçekten yaşadığını hissetmeye başladı. savaştı ve yüzeye çıktı.
sonrası ise vadi'nin charge'ı ve bolton ordusunun dağıtılması. tabi tormund'un umber'ın boynundan aldığı ısırığı es geçmeyelim. adam iliklerine kadar vahşi. *
ne olursa olsun eski ortağın (arryn) gelip ortalığı dağıtmasını izlemek güzel. ben baelish'ten önce southron ambitions sayesinde dışarıda dostluklar kuran rickard stark'a ithaf ederdim bu zaferi. onun kurduğu ve ned'in bir nebze devam ettirdiği iyi ilişkiler sayesinde vadi lordlarının starklara çok ciddi bir sempatisi var. robb stark'ın yanına katılmak için de can atıyorlardı ama lysa engel olmuştu maalesef.
baelish'e gelirsek sansa kendisini harcayıp ustalığını ispat edecek derim ve final bölümünü beklerim bunun için.

sansa'nın soğukkanlılıkla rickon'dan sonra jon'un da ölümünü beklediğini söyleyenler var. açıkçası sanmıyorum. kendisi çocukluktan çıksa da o dönemden kalma bir takım inançlara ve tabulara sahip. mesela iyi savaşan, iyi kalpli, soylu tavırlı vs. yani tam anlamıyla şövalye kelimesinin altını dolduranlara karşı duyduğu zaaf. jon'un ölülerin yığınından atılıp ramsay'in peşine takılmasını bir çeşit takdirle ve hayranlıkla izlediğini düşünüyorum. aralarındaki soğukluk final bölümüyle kalkacaktır.

ve gelelim serideki nadir siyah karakterlerden olan ramsay'e. kitapların aksine son derece zeki komuta becerisi yüksek cevval bir karakter olarak lanse edildi. jon'un ordusuna karşı uyguladığı taktikler kusursuzdu. ama arkadan gelen bir süvari hücumuna yapacak bir şeyi yoktu. bunu strateji masasında engelleyebilirdi. o fırsatı da babasını öldürerek tepti zaten. oynayan oyuncunun kusursuz performansı da eklenince ölmesi için gün sayar hale geldik ve nihayet kendisinin ölümünü gördük. nihayet yahu. ha bir de giderayak 'giantslayer' unvanı da aldı piç unutmayalım. jon'un seri yumruklarıyla biz de bir katharsis yaşadık. son darbeyi de sevgili karıcığı vurdu. şu hayatta hiç kimsenin kendisine kusursuz sadakatle bağlı olamayacağını suratına vurarak. nihayetinde tazılar da acıkır ve acıkınca bütün eğitim uçar gider ve devreye içgüdü girer. içimizin yağı eridi. böylelikle Binlerce yılın azılı rakibi bolton hanesi tarihe karıştı. ne güzel gün ama.

game of thrones

bırakın onu bunu jon güneye iniyor, bran gece kralı ile karşılaşıyor. olaylar olaylar..

ülkeyi arap üst kimliğinde birleştirelim

bir romalı olarak has..tir dediğim öneri. sizi gidi barbarlar sizi.

fakirlerin isyan edip ayaklanmama nedeni

garantilerinin olmamasındandır. elbette ki fakir kesim bu sömürüden memnun değildir lakin isyan ettiğinde geçimini nasıl sağlayacağını, mimlendikten sonra geçim davasına nasıl devam edeceğine dair bir muhasebe yaptığında yolu tek bir yere çıkar: itaat etmek.

zaten devrim de konumundan memnun olmayan orta sınıfın alt sınıfı ikna edip üst sınıfa geçmesi değil midir? alt sınıf yine olduğu yerde kalır. aralarından sivrilmeyi başaranlar ya üst sınıfa dahil olur ya da yeni filizlenmeye başlayan orta sınıfı oluşturur.

galatasaray

iki kronik sıkıntısı vardır.
1- liselilerin vesayeti: bir kulüp düşünün ki dünyanın en büyük lise kulübü olsun şaka gibi.
2- futbolcuya dayalı düzen! futbolcunun keyfine göre yönetilen idmanlar vs. olunca böylesi kritik kondisyon düşüşlerine şaşırmamak lazım. bu vasıfsızlar geçen sene prandelli'nin topsuz idmanlarını eleştiriyorlardı. halbuki hamza'nın 3 kupayı almasını sağlayan kondisyonu prandelli yüklemişti.

-kulüp lise vesayetinden kolayca kurtulamaz. anca bir milyarder ortaya servet koyacak ki kulübü satın alsın ya da taraftar -bildiğin kanlı- bir devrimle kulübü ele geçirecek başka yol yok. o zamana kadar kulüp için zerre kazandırma yapmamalıdır. neticede bu adamlar somalı madenciler hayrına oynanan maç gelirini dahi cebe indirmiş midesizler tarafından idare edilir.

-futbolcuya dayalı vesayet olmuyor olmuyor. daha kaç kere tecrübe edeceğiz? ya 1996-2000 kadrosu gibi yetenekli bir jenerasyon beklersin ya da fatih terim gibi bunları idare edecek bir otoriter figür getirirsin. ama bunlara rağmen başarı garantisi yine de olmayan bir sistem neden yıllarca sürdürülür? bunun da cevabı yönetim ve futbolcular arasındaki o rant bağıdır.

krallıklar com

güzel ve detaylı oyun. önceden de belirtilmiş osmanlı'da nüfus problemi var. oynamak isteyenler bir mesaj atsın.

kötü sporcuya 3 yıllık pahalı sözleşme imzalatmak

yapmayın efendiler o sözleşmeden sadece futbolcu nemalanmıyor.

tahir elciyi ülkücüler öldürdü

diyarbakır'da.. yav hehe dedirtecek bir tespit.

halk osmanlıyı neden istiyor

halk güçlü olmak ezik durmamak ileriye güvenle bakabilmek vs. istiyor. buna ister osmanlı diyelim ister selçuklu ne fark eder.

denethor

öncelikle sıkı bir eğitimden geçmiş neredeyse kusursuz bir iradesinin olduğunu belirtelim.
palantirler kendisinden önce en son gondor ve arnor arasında arnor kralının belirlenebilmesi için yapılan görüşmelerde kullanılmıştır. bu da yüzük savaşından neredeyse 1200 yıl öncesindedir. ayrıca palantirler öncelikle dunedain hükümdarlarına itaat eder. bunda da öncelik elendil'in varislerindedir. * elendil'in varislerinin palantire bakmakla görevlendirdikleri de palantiri kontrol edebilirler. denethor ise bu son gruptandır. adam babasının son günlerinde ortaya çıkıp umbar filosunu yakan gondor'u zaferden zafere koşturan thorongil'in yani aragorn'un gerisinde kalmıştır. zekasını ispat etmek istemektedir. öncelikle palantiri kullanmakla işe koyulur ardından da osqiliath'ı ele geçirip gondor ileri garnizonunu kurar.
eh tabi doğuyu gözlem altına aldığında ise sauron ile karşılaşır. ama sauron denethor'un iradesini kıramaz. evet çünkü palantir öncelikle gondor hükümdarına itaat eder. ama sauron ise adıyla müsemma kurnazdır. denethor'un sıklıkla baktığı yerlere kendi ordularını yerleştirir. denethor bir yandan gondor'un savunmasını güçlendirirken bir yandan da bu güç karşısında ümitsizliğe kapılır. onun bu erken çökmüş ve ümitsiz halini gören finduilas'da kederden ölünce denethor'un kişiliğinde son neşe kırıntısı da yok olur.
sonra yıllar akar gider. yüzük bulunur, gondor'a pek uğramayan gandalf sıksık gelir olur. sauron ise gondor'da faramir ve boromir'in gördüğü rüyaları ve kehanetleri öğrenir ve gondor savunmasını denemek ve 9 nazgulü anduin'den geçirmek için gondor'a saldırır. sonuç ise sauron için tam bir bozgundur. denethor bu yıllarda boş durmadığını göstermiştir. sonrasında ise boromir'i kaybedince o kırılmaz iradesi un ufak olur. lakin kendisi hiçbir zaman sauron'un uşağı olmamıştır. son zamanında bile ümitsiz bir savunma örgütler. * faramir'de ölümcül yaralanınca artık iyice delirir ve kendini yakar. lakin filmde olduğu gibi kaçma talimatını hiçbir zaman vermez.
son olarak zihin gücünü şu kıyas ile belirtelim. bir maia olan saruman palantiri kullanırken sauron'a boyun eğmektedir. ama denethor yılgınlığa kapılsa dahi hiçbir zaman karanlık lorda boyun eğmemiştir. nitekim onun kurduğu savunma olmasaydı canımız ciğerimiz aragorn minas tirith yıkıntılarında krallığını ilan ederdi.

turkey is a very dangerous country

adrenalin turizminden parayı kırarız. hemen etüde başlayayım. *

stark hanedanı

mottoları olan "kış geliyor" basit bir uyarı değildir. bizatihi bir tehdittir bu hane tarihini bilene. bütün kritik hamlelerini kış mevsiminde yapan sert amansız ve gururlu bir hanedandır. seride kış geldi ve hane sadece iki bireyini * kaybetti. boltonlar ve görece ryswelller haricinde bütün sancaktarları kendileri için ölüme hazırlar.
lannisterların tywin'i kaybetmesiyle ve yaptıkları savaşlarla güçsüz düşmeleri müttefikleri tyrell hanesinin de sürpriz saldırıya uğraması göz önüne alındığında kurtlar kışın güneye indiğinde onları kim durduracak? *

illuvatar

nicke bakacak olursak buraları kendisi yaratmış olabilir.

galatasaray taraftarı

bu rakip taraftarlar hangi akla hizmet bizlere iyi gün taraftarı der ilginçtir. şimdi bok gibi oynayan bir takım var teknik direktörün de yetersiz olduğu bariz. şimdi biz kötü günde takımın yanındayız kaygısıyla bu rezalete destek mi vereceğiz? yoksa eleştirinin dozunu artırıp uyanmalarına vesile mi olacağız? galatasaray taraftarı her zaman ikinci yolu seçer. bir yanlış gördüğünde anında tepkisini koyar.
4 senedir üst üste şampiyonlar ligi gelirleri alan ve 3 sene ligde şampiyon olan bir takım var ve yönetim taraftara para yok diyor. olsun demek mi normal davranıştır bunun hesabını sormak mı?
velhasıl taraftar kendince bazı hususların hesabını sorunca iyi gün taraftarı nasıl oluyor o da çok ayrı bir mesele.

30 eylül 2015 astana galatasaray maçı

sinan gümüş'ün as takımla ilk gölünü attığı maç.

30 eylül 2015 astana galatasaray maçı

birlo harika vurdu. 0-1

jon snow

* başlığına yollanma vakti gelmiş. ondan sonra bakalım hangi başlığa yollanacağız. *

third age total war

bunun bir de divine and conquer sub modu vardır. bu sub modda devletlerin sayısı ve şehir sayısı da artmış.

ikinci abdülhamid

tanzimat ile başlayan osmanlı modernleşmesi devrinde yaptıklarıyla modernleşmemize katkı payı büyüktür. bugün biz aydınlığız diyen tipler dahi onun ve tanzimatın açtığı okullardan yetişmişlerdir.
lakin iç siyasadaki baskıcı yönetimini de inkar etmek doğru değildir.
yahu şu adamı bile objektif olarak değerlendiremiyoruz. iftiranın söylentinin bini bir para.

ozan tufan

yanlış yapan futbolcudur. alacaktı bavulunu gidecekti avrupa kulübüne.